'Güzelliğin bir önemi yok' yalanı


Az buçuk okumuş yazmış tüm kadınların derdidir bedeniyle ilişkisi. Toplumsal rollerin ve ataerkil zırvaların gölgesinden kurtulmaya çalışır. Kendisini anne, eş, et, sevgili, et, arkadaş, et olarak gören döngünün ötesine atmak zorunda hisseder. Ömrü boyunca her bir taşını tek tek sabırla koyarak inşa ettiği benliğinin bedeninin gölgesinde kalmasına içerler, içeride daha ötesinin de var olduğunu anlatmaya çalışır:

'Güzellik dediğinin bir anlamı yok, önemli olan benim kişiliğim.'


Ama yalan, hem de kuyruklu yalan!


İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden yıllardır kadının hayattaki varlığını en çok sorgulamaya başladığı dönem. Feminist hareket somut varlığını en yoğun olarak bu süreçte göstermeye başlar. Kadınların hayatta 'ben de varım' dediği ve erkeklerin buna sesini çıkaramadıkları dönemdir başlayan.

Ancak ne olursa o dönemde olur, hayatın içinde 'erkek kadar' var olmaya başlayan kadın bu konudaki ciddiyetini gösterebilmek için kadınlığını katlayıp, benliğinin ulaşması en zor olan rafına kaldırır. O artık hayatın bir 'İnsan' bir 'Birey' parçasıdır ve bu yolda kararlılıkta yürümektedir. Kendisine kadın olduğu hatırlatıldığında, kadın bedenine bir gönderme yapıldığında mazereti hazırdır:  

'Güzellik dediğinin bir anlamı yok, önemli olan benim kişiliğim.'

Oysa allame-i cihan olsa birileri ona güzelliğinin fevkaladenin fevkinde olmadığını söylediğinde incinir, kırılır. Başkaları söyledi mi pek sorun değil ya, bir de hayatına aldığı 'erkek'ten duyduysa bunu yüreğine taş gibi oturur, sonra yerinden kaldırmasa da asla dolduramayacağı bir kocaman yarık da hediyesi olur bu taşın.

İşte o kendini yaratmış, kafi derecede diplomalı, iş güç sahibi, yaşamak için başkasına ihtiyacı olmayan bu kadındır ki idealine ulaşma yolunda yolunda biricik gerçeğiyle, bedeniyle küsüşmüş olan. Bu kadındır ki o yoldaki esas huzurun kadın olduğu gerçeğini unutmadan ve/ya bu gerçekten rahatsızlık duymadan yürüyüşünü sürdürerek geleceğini ısrarla reddeden.

Niye olduğu meçhul binlerce 'yaşam amacı' ile dolu etrafımız. Size söylüyorum, bunların hepsi evrimleşen beynin kültürel safsataları! Siktir edin bu dünyaya niye geldiğinizi düşünmeyi falan; tek gerçeğiniz olan bedeninize dönüp bakın. O çok bir övündüğünüz beyniniz ancak görmezden geldiğiniz bedeninizle var bunu kabullenerek yaşayın. O hayatı saçından yakaladığı gibi duvara yapıştırmaya muktedir aklınız, yüksekçe bir binanın altında yolun karşısına geçmek için beklerken tepenize düşüverecek bir kiremit parçasıyla darmadağın olacak kadar iğreti duruyor üzerinizde, artık farkına varın! Gerçek olan tek şey varsa sizin bedeniniz, gerçek olan tek şey varsa cinsiyetiniz, uyanın artık! 

Uyanın ki, biri sizin uykuya yatırdığınızı sandığınız kadınlığınıza saldırarak canınızı acıtmaya çalıştığında hazırlıksız yakalanmayın. Uyanın ve onu dinleyin. Uyanın ve binlerce yıldır onun üzerine oynanan tüm oyunlara rağmen hala içinde olması güzel, kendi güzel, varlığı güzel kadınlığınızın keyfine varın! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder