Big Brother, Türkiye'de "Biri Bizi gözetliyor" ismiyle yayınlanan yarışmanın orijinal formatının adıdır ki George Orwell'ın muhteşem “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” romanından esinlenilmiştir.
Romanda anlatılan ve bir tür izleme sistemi olan "Big Brother" (Büyük Birader) sayesinde, toplumda yaşayan tüm bireyler takip edilmekte ve sistemin onaylamadığı bir hareketleri görüldüğü takdirde "kayıp edilmekte"dirler. Big Brother sadece sokaklara değil; evlere de kurulmuştur ki aslında belki de can alıcı noktası budur: Big Brother ev içinde hem alıcı hem de verici işlevi olan, kenarlarında bir takım düğmeleri olan bir "ekran" sayesinde gerçekleştirmektedir. Bunun aslında bir tür televizyon olduğunu söylemeye gerek yok sanırım...
Yirminci yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilen George Orwell esas olarak bu romanında o dönemde daha yeni yaygınlaşmaya başlamış kitle iletişim araçlarının nasıl çift taraflı bir iktidar silahı olacağını anlatmıştır. Big Brother düzenli olarak hem bireylerin ne yaptığını kontrol etmekte hem de kendi propagandasını yapmakta, aslında “bireylerin yerine düşünmektedir.”
Peki, insanları bir eve tıkarak kendi oyuncaklarını yaratan medyanın, bu programın adını bir de kendisinin varacağı en tehlikeli nokta olarak betimlenen “Big Brother” olarak belirlemesi, üzerinde durup düşünülmesi gereken bir lakaytlık değil midir?
Dileyene bir başka soru daha: romanda geçen en büyük slogan "Big Brother Is Watching You" (Büyük Birader sizi izliyor) iken, Big Brother programının Türkiye versiyonunun “Biri Bizi Gözetliyor” ismini taşınması, medyanın izleyeni ile dalga geçmesi değil de nedir?
Romanda anlatılan ve bir tür izleme sistemi olan "Big Brother" (Büyük Birader) sayesinde, toplumda yaşayan tüm bireyler takip edilmekte ve sistemin onaylamadığı bir hareketleri görüldüğü takdirde "kayıp edilmekte"dirler. Big Brother sadece sokaklara değil; evlere de kurulmuştur ki aslında belki de can alıcı noktası budur: Big Brother ev içinde hem alıcı hem de verici işlevi olan, kenarlarında bir takım düğmeleri olan bir "ekran" sayesinde gerçekleştirmektedir. Bunun aslında bir tür televizyon olduğunu söylemeye gerek yok sanırım...
Yirminci yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilen George Orwell esas olarak bu romanında o dönemde daha yeni yaygınlaşmaya başlamış kitle iletişim araçlarının nasıl çift taraflı bir iktidar silahı olacağını anlatmıştır. Big Brother düzenli olarak hem bireylerin ne yaptığını kontrol etmekte hem de kendi propagandasını yapmakta, aslında “bireylerin yerine düşünmektedir.”
Peki, insanları bir eve tıkarak kendi oyuncaklarını yaratan medyanın, bu programın adını bir de kendisinin varacağı en tehlikeli nokta olarak betimlenen “Big Brother” olarak belirlemesi, üzerinde durup düşünülmesi gereken bir lakaytlık değil midir?
Dileyene bir başka soru daha: romanda geçen en büyük slogan "Big Brother Is Watching You" (Büyük Birader sizi izliyor) iken, Big Brother programının Türkiye versiyonunun “Biri Bizi Gözetliyor” ismini taşınması, medyanın izleyeni ile dalga geçmesi değil de nedir?
1984 evet, animal farm ile birlikte orwell ın etkili kitabı. soguk savaş dönemi ruhiyatıyla yazıldıgını düşündürse de, modern toplumdaki denetim mekanizmalarıyla kurulan bağlantı güzel olmuş. türkiye de gündemde olan mernis projesi, mobese kamera sistemleri, yine örnek olarak sunulabilir.
YanıtlaSilkonunun genişliğine ragmen sınırlı bir yazı, yine de anlatmak istediği fikrin ana hatlarını sunuyor.
"bin dokuz yüz seksen dört", modern yaşam araçları kullanılarak yaratılan "toplum yararına" korku kültürünün ve totaliter yapınan en güzel açıklandığı yapıt. her bir köşesinden tartışılacak sonsuz konular çıkarılabilir elbette. şu anda dünyanın en gelişmiş takip sistemi, orwell'ın ülkesi ingiltere'de uyguyanıyor malum ki bizim kullandığımız mobese'Ler gerçekten oradakinin yanında devede kulak kalıyor. zaten ingilizler de bu sisteme haklı olarak "big brother" diyorlar.
YanıtlaSilancak romanın iletişimciler için önemi her zaman başka olmuştur: kitle iletişim araçlarının hem korku kültürünün yaratılmasında, hem de o kültürün devamının getirilmesinde nasıl maşa olabileceğini çok güzel anlatır; bu yüzden de öğrencisine değer veren pek çok iletişim hocası, derslerinin okuma listelerine bu romanı da ekler.
gerçekten o yazının romanın ana fikrinin çok sınırlı bir bölümünü aktardığında sana katılıyorum, ancak zaten esas olarak anlatmak istediğim, son yıllarda ülke olarak hepten eline düştüğümüz medyanın bize neler yaptığı idi.
çok teşekkür ederim nazik yorumların için...
orwell yaşasaydı sanırım intihar ederdi
YanıtlaSilbilmem. bana daha ziyade 'v for vendetta' tadında bir mücadeleye girişirdi gibi geliyor. tek başına bile olsa...
YanıtlaSil