Yargı bağımsızlığı ve Erdoğan üzerine...


Malum, şu sıralar hükümet ile yargı arasında sıkı bir çatışma var: Yargı siyaset tarafından kuşatıldığını savunurken, hükümet - ve kuşkusuz hükümetin en başındaki ve kaçınılmaz en çok sesi çıkanı olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan - mütemadiyen yargının bağımsızlığını kaybettiğini ve kendilerine karşı önyargılı hareket ettiğini savunuyor.

karşılıklı söylenenleri saatlerce tartışsak, durum yine de içinden çıkamayacağımız kadar karışık şu günlerde aslında bakacak olursanız; malum her iki tarafın da haklı ve de haksız olduğu taraflar var... Da, benim de aklıma takılan bir başka detay var:

Bilen bilir, Başbakanımız duygusal bir insan. Hakkında olumsuz eleştiriler oldu mu hemen darılıveriyor; özellikle de o eleştiriyi gerçekleştiren kişi karikatürist ise. Hatta en son olarak, İngiliz kolaj sanatçısı Michael Dickinson, Erdoğan ile ilgili 'eleştirel' çalışması nedeniyle açılan hakaret davasında para cezasına çarptırıldı. Bay Dickinson ölçüyü biraz kaçırmış hakikaten, (her ne kadar ceza almayı gerektirir miydi, tartışılır olsa da) ; bunu da ne kadar burada yaşasa da Türk hassasiyetini tam olarak anlayamamış olmasına bağlayıp geçelim; zira konumuz onun ceza alması da değil.

Esas konumuz, mütemadiyen yargının bağımsızlığından şikayet eden çok sayın Başbakanımızın, her darıldığı kişiye 'küstüm, boz' demek için çaprazlanmış iki parmak yerine tazminat davası uzatıyor olması. Madem ki yargı bağımsızlığını yitirmiştir ve de tarafsız karar verememektedir -ki bunun anlamı kendilerinin aleyhinde karar vermektedir, neden kendisi hala dava açmaya devam eder ki? Son tahlilde nasıl olsa doğru karar verilmediğini haykırmakta iken kendisi, halen yargıya başvurması her fırsatta, sarkastik değil de nedir? Dava açmak yerine, mahalleden çocukları toplayıp, eleştireni dövmesi daha adil olmayacak mıdır kendi açıklamalarına göre?

Ve bu yazının sonu nasıl toparlanabilir ki, her birimiz, her bir kurumumuz böylesine darmadağın edilmişken!

2 yorum: