Karşımda oturuyorsun, ilk kez baş başayız bu akşam. Gözlerin heyecanla parlayarak bakıyorsun bana, sanki binlerce yıllık bir gerçeğin ilk kez farkına varmış bir kaşifin coşkusu var üzerinde. Hani beni keşfettin ya, hani sana ömrünce aradığın her şeyi bahşedeceğimi düşünüyorsun ya...
Düşünme, tek atımlık kurşunum ben.
Şimdi ne dediğimi anlamadın değil mi? Şöyle söyleyeyim madem: Hani diyorsun ya, 'Tanıdığım hiçbir kadına benzemiyorsun diye'
- Ki olabilir, ömründe kadın görmemiş olabilirsin esasında,
Hah, işte o tanıdığın hiçbir kadına benzemiyor oluşumun heyecanı beni de tanıdığında geçecek. Nasıl lavabonun başındaki bulaşık süngerinin bir anlamı yoksa senin için, benim de olmayacak.
Budur benim büyümün tek gerçeği, tanınmamak.
O yüzden, hani bu keşfinin heyecanıyla 'bir daha ne zaman görüşeceğiz' diyorsun ya,
Hah, görüşmeyelim. Görüşmeyelim ki ben gözünde nasıl değersizleştiğimi izlemek zorunda kalmayayım. İyi böyle, bırak ikimiz de sahte mutluluğumuza kavuşmuş olarak ayrılalım birbirimizden.
Hem kimbilir, belki bir gün bulaşık süngerlerini de seven biri çıkar karşıma!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder