Kanıksama

Yıllarca devlet eliyle yaşanan/yaşatılan şiddetin  "vatan savunması" olarak belletildiği insanlar; kendi ülkelerinin yarısından çoğuna düşman olmalarının vatanseverlik olduğu öğretilmiş insanlar; doğdukları günden beri önce aileleri, sonra eğitim yoluyla devletleri tarafından nefretle doldurulmuş ve bu nefret zincirini son derece olağan kabul edip sürdüren o güzel insanlar.

Tamamen iyi niyetle çıktıkları yolda; aile - medya - devlet üçlüsünün el ele vererek alt üst ettiği mantık örgüleri sayesinde, doğru olanı savunduklarını iddia ederek öfke kusan, nefret söyleminin üstüne bir kat daha çıkan o güzel insanlar.

Aslında hiçbir kötü niyetleri olmadığı halde, lanet olasıca o nefret döngüsünü tamamlayan insanlar.

Gencecik insanlar ölmüşken, ellerinde oyuncak varken bellerine bomba bağlayanlar tarafından öldürülmüşken, hala bulundukları lokasyon ve gittikleri güzergah ve dahi siyasi görüşleri nedeniyle "ama"lar olmadan konuşamayan o güzel insanlar...

Size "tehlikenin farkında mısınız" diye sormak isterdim ama bilirim ki; değilsiniz. Biraz şüphelenseydiniz kandırılmış olabileceğinizden, ne de farklı olacaktı her şey...

Nefretinizle yaşamaya ve yaşatmaya mahkumsunuz...

Güzel insanlar...

"Kadın ruhundan" ricamdır



Sevgili hemcinslerim,

Sizleri anlamakta genel olarak güçlük çektiğimi, zaten büyük çoğunluğunuz biliyor. Bu kadar büyük bir kitleyle iletişemediğime göre olasılıkla sorun bende; bu konuda hiiç bir itirazım yok. Gelin görün ki, aynı dünyada yaşıyoruz ve bir şekilde orta yolu bulmamız gerekiyor. 

İşte belki bu durumu çözüme ulaştırabiliriz diye, bir istirhamda bulunmak istiyorum: Duygu ve düşüncelerinizi imalarla anlatmaktan vazgeçin ne olur! İkna olmam adına, lafı ötesinden berisinden dolandırarak anlatmaktan vazgeçin ne olur! Ben düz bir insanım; uzuun uzuun kurduğunuz cümleleri takip edemiyorum. Sonra lafın neresinden tutabilirsem o kadarcık mana ile ortada kalakalıyorum. 

Son tahlilde; bir şeyleri sonuca ulaştırmak için benle konuşmayı göze almışsınız. E demek ki öyle ya da böyle konuşulabilen bir insanım; belli bir mantık seviyesinde olduğumu kabul edip kendinize muhatap görebilmişsiniz. Ne düşünceniz varsa lafı uzatmadan açık açık söyleyin, uyuşursak ne ala. Uyuşmazsak da oturur konuşuruz, uydurmaya çalışırız.

Uymayacak gibiyse de kabullenmeye çalışırız; ne olacak sanki?


Bir de, şu nazik öfkenize değinmeden geçemeyeceğim:

Nezaket cümlelerine sığınan ithamlarınızı bir kenara bırakın ne olur. Kızdıysanız, bunu anlatın. Gerekirse kavga ederiz; en fazla içimiz soğur ne olacak? Eğer hakkımdaki duygularınız şiddet içerikli ise, laflarınızı istediğiniz adabı muaşeret sosuna batırmayı deneyin, ben ana temayı kapıp yine de heyheyleniyorum zaten. Varacağım nokta aynı olduktan sonra, o kadar meşakkatli laflarla kendinizi yormanıza ne gerek var? Niyetiniz kabayken cümleleriniz nazik olsa ne yazar? Ben söyleyeyim ne yazacağını; kişilik hanenize kocaman bir "RİYAKAR" yazar.

Velhasıl, yormayalım birbirimizi. Düz olun. Ne anlatmak istiyorsanız onu anlatın. Övmek istiyorsanız övün. Dövmek istiyorsanız şansınızı deneyin! Sonra ben okşanıyor muyum, dayak mı yiyorum anlamaya çalışırken mevzuyu kaçırıyorum, o kadar lafın sonunda hiçbir şey anlatamamış oluyorsunuz.

Günah. Gerek yok. Valla bak.